tag:blogger.com,1999:blog-161990572024-03-07T16:49:39.456-08:00TeknoSufi"IKI KAPILI BIR HANDAYIM"Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.comBlogger35125tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-37726915684369765822011-11-02T14:28:00.000-07:002011-11-03T02:48:58.215-07:00Hiperbol mu? Fantastik mi? hangisi?<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIOBg2DApvKeaKg1wr7gYXEDzFRRjzwCkKRQiItSzAoqzPizZYAjap9EquKl-IOFREZ8sLM6p7Y0GNWJq0Z7xq4fvGuTV-5LYz6z403PIu_KL_dvJiZJ2OejrKjdTdjnRY0VL1/s1600/road.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 250px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5670515408786494290" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIOBg2DApvKeaKg1wr7gYXEDzFRRjzwCkKRQiItSzAoqzPizZYAjap9EquKl-IOFREZ8sLM6p7Y0GNWJq0Z7xq4fvGuTV-5LYz6z403PIu_KL_dvJiZJ2OejrKjdTdjnRY0VL1/s400/road.jpg" /></a><br /><br /><br /><div>Fantastik edebiyat son yıllarda gerçekten ciddi bir okur kitlesinin cazibe merkezi oldu sanki ve pek çok okuru kendine doğru çekmeye başladı, edebi bir çekim noktası haline çoktan geldi.<br />daha derin bir bakış sergilersek aslında bu dünya'nın yabancısı değiliz, çocukluğumuzda dinlediğimiz DEV yaratıklarla süslenmiş ve tuhaf yaratıkları anlatan masallarda bir tür "fantastik" anlatım öğesini barındırıyordu.<br />Yani mecaz söylem hep kullanıldı,işte o retorik figürlerin bugünkü tanımıdır Fantastik edebiyat.<br />doğaüstü nitelik bazen mecazlı bir imgeden kaynaklanabilir ve bu "imgenin" en üst düzeyinde yer alabilir.<br />Saragossa'da bulunan elyazmalası, Gautier'nin öyküleri, Poe nun öyküleri, Vénus d'lle, Aurélia, Mapus öyküleri, Hoffmanın bazı anlatıları -bu yapıtların tümü kurala uymaktadır, hangi kural, Fantastikle mecazlı söylem arasında gözlemlediğimiz çeşitli grift ilişkiler söz edilebilir .<br />Kuralın dışında kalanlar hemen hemen her zaman birçok açıdan fantastikten uzaklaşan yapıtlardır.<br />Aklımda kaldığı kadarıyla şunu bildirmekte yarar var, Fantastik türün kendi içinde çok derin bir izleği var, bir şeması var.<br />Ve bu şema tam 8 öğeden oluşur, ve yine başka edebi türde olmayan bir çelişkili durum söz konusudur, diyebiliriz ki, mesela sembolizm edebiyatında şu kurala uyulmazsa "sembolizm" akımı ürünü sayılamaz, burada tam tersi bir durum var nasıl mı?<br />nedir bu 8 öğe?<br />Hangisinin çiğnemesiyle FANTASTIK türde bir yapıt ortaya çıkar?<br />kişiler : 1:madde, 2: bilinç, nesneler dünyası :3:madde , 4: uzam.<br />5:yönetilmektedir<br />6:nedensellik<br />7: amaçlar<br />8:uzam içinde<br /><br />şimdi bu öğelerden herhangi birisini çıkarın veya yazar çiğnesin fantastik izlekler tanımlanır !<br />Zvetan dediği gibi" söz konusu olan imgeler düzeyinde bir katalog değil ,soyut düzeyde bir dizgeleştirme çabasıdır."<br />Sonuçta ,fantastikle ilgili tüm bu incelemer ,izleksel eleştirinin genel belirlemeler düzeyindekine benzer bir "kısırlık" içinde.Eleştirmenler (Penzoldt dışında) şimdiye kadar doğaüstü öğelerin listesini yapmakla yetinmişler , ama ne yazık<br />evet ne yazık bunların bir araya geliş biçimlerini doğru düzgün araştıran bir eleştirmen çıkmadı, bir saptama eksikliğinden söz ediyorum.<br /><br />netice itibarıyla,<br />ben herhangi bir ALTIN KASE 'nin peşinde değilim,<br />bize üzerinde tek "Hu" sözcüğü ile yazılmış topraktan kase yeterlidir,<br />benimkisi konuya naçizane bir açılıma "giriş" yazısı..<br /><br />Sufi. </div>Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-20448540801787966582011-09-07T05:09:00.000-07:002011-09-07T05:12:19.496-07:00Morpheus dileği!..<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhL9eliNsuQyMGqcxHMGTit2B4lQSWKvS_EnicfbMRRswKPC0go9dNFCbO8TWOA_5GICh1FiL8OU3wmkPtLfXQ6WsQ72pQbHUr7AFfM4mcLO-Ot_C9rRUVzY4nKvWUDKJ0aYnyy/s1600/sufi.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 292px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5649589388668787042" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhL9eliNsuQyMGqcxHMGTit2B4lQSWKvS_EnicfbMRRswKPC0go9dNFCbO8TWOA_5GICh1FiL8OU3wmkPtLfXQ6WsQ72pQbHUr7AFfM4mcLO-Ot_C9rRUVzY4nKvWUDKJ0aYnyy/s400/sufi.jpg" /></a><br /><br /><div>Önsözcükler: iki sene aradan sonra sayfaya yazma hevesim kabardı:=)<br />belki(daha karar vermedim) ara-sıra yazarım şu levhi hiçliğe!- Sur<br /><br />İnsanlar M.Ö. bilmem kaçıncı yüzyıldan itibaren birbirini yiyiyor,<br />yiyor yemesinde de, ya sonrasında?<br />Bu dünyada insanlar tarih boyunca iki şey için çok çalıştı, çok ter döktü. Biri, topraktan altın yapmak; öteki, insanların huzur içinde yaşayacakları bir toplum yaratmak.<br />Bugün hala altın yapmaya hevesli insanlar var mı? Var.<br />Ama daha rahat bir dünya kurmak, insanlığa derin bir soluk aldırmak için yeryüzünün en büyük başları düşündü, düşündü. Her biri bir reçete yazdı insanlığa, bütün reçeteler uygulandı, uygulanıyor. Demek istediğim insanlık ve onun tarihi baştan başa deney unsuru, bunun matrix üçlemesi veya Morpheus'un dile getirdiği denklemlerle de alakası yok.<br />Mutlu topluma ulaşabildiler mi? Esas yanıt burada. Asla. Dünya hala savaş, kin, hırs, sefahat, düşmanlık cehenneminde debelenmeyi sürdürüyor.<br />Hep bir mavi kuş var ve o mavi kuşu kovalayan çocuk.<br />İnsanlık en az 3000 senedir o çocuğu bekliyor, nefesi kesilerek çocuğun kuşu tutmasını bekledi.<br />Ama kurt'la kuzu'yu yan yana yaşattığımız dönemlerde oldu.<br />Tamam da biz ne yapmalıyız?<br />Ne yapacağız?<br />Var mı bir planımız, projemiz, düşüncemiz?<br />Kültür kaynaklarımız ne? Tarih boyunca bu toprakların geçirdiği büyük fikir, düşünce bereketinin yanı başında, büyük bir toplum hercümerci vardı. Yaratılan boşluklar nasıl dolduruldu?<br />Son 50 senedir nereden nereye geldik dayandık?<br />Bu mu olmalıydı?<br />Yine hercümerç, yine darmadağın bir kültür-politik arena.<br />Biz mi yarattık bütün olup biteni? Evet, kısmen.<br />Sufi. </div>Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-88355319587438836912009-02-23T14:42:00.000-08:002009-02-23T14:50:40.399-08:00Söyle!..<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6awAh8ObdZOtba39MFeOIH1-rlHV4VKW-auoFw1fO6WifCHov2vDRyUqOe1ausWoIPHsIqxmGqAiUh-fs3yd896tSQEw18fwxDN8p12_yk8QpDEV_2S9Ez6nYG5nNCo4kW25O/s1600-h/sufi.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5306128937347008194" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; CURSOR: hand; HEIGHT: 292px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6awAh8ObdZOtba39MFeOIH1-rlHV4VKW-auoFw1fO6WifCHov2vDRyUqOe1ausWoIPHsIqxmGqAiUh-fs3yd896tSQEw18fwxDN8p12_yk8QpDEV_2S9Ez6nYG5nNCo4kW25O/s400/sufi.jpg" border="0" /></a><br /><div>Söyle,</div><br /><div>gülmeyi biliyormusun?</div><br /><div>Söyle ki</div><br /><div>görebildiğin, hissedebildiğin her şey </div><br /><div>sana tebessüm etsin!</div><br /><div></div><br /><div>ya raks etmeyi?</div><br /><div>söyle ki,</div><br /><div>düşünebildiğin "her şeyle" sana bir melodi tutturayım.</div><br /><div></div><br /><div></div><br /><div>Sufi.</div><br /><div></div>Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-75027202090071520752009-02-04T08:03:00.000-08:002011-09-08T08:49:07.514-07:00Sözcük<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUwvADC8ptfhMksNYvMRqQOMqmE8LKxuRo0gCKBaEfZLksM2Wm8bzG2bCRbzTneM7b7Ki0NBt6CXjjrx1KgtJ65_ouLu9kr6B4eSTgOUXL_FaK4xXr2EYzyWBRQT86bEGmsidT/s1600-h/1.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 279px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5298974998872091058" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUwvADC8ptfhMksNYvMRqQOMqmE8LKxuRo0gCKBaEfZLksM2Wm8bzG2bCRbzTneM7b7Ki0NBt6CXjjrx1KgtJ65_ouLu9kr6B4eSTgOUXL_FaK4xXr2EYzyWBRQT86bEGmsidT/s400/1.jpg" /></a> Gazze<br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgg7ZYBLaf14JMtteag9opGU1efdRcneb8si0ihNISRx54Z3IYTNEsy0cEjeo8LgxpJfSGxWppxdgemtTxRByssDXPbSStrRa0fNJFQN0ijEfabpgQn-6xG07sOpOW9CS6Rw8lt/s1600-h/2.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 276px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5298974899487003922" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgg7ZYBLaf14JMtteag9opGU1efdRcneb8si0ihNISRx54Z3IYTNEsy0cEjeo8LgxpJfSGxWppxdgemtTxRByssDXPbSStrRa0fNJFQN0ijEfabpgQn-6xG07sOpOW9CS6Rw8lt/s400/2.jpg" /></a><br /><br /><br /><div><span style="color:#000000;">"-Empati: </span><span style="color:#000000;">Empati veya eşduyum, bir başkasının duyguları, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi </span><a title="Duygu" href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Duygu"><span style="color:#000000;">duygularını</span></a><span style="color:#000000;"> başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır.</span></div><br /><div>Empatinin tam olarak gerçekleşmesinin üç kuralı vardır;<br />Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmak,<br />Karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve hissetmek,<br />O kişiyi anladığını ona ifade etmek."-Wikipedia,Özgür Ansiklopedi.</div><br /><div></div><strong><span style="font-size:130%;">+<br /></span></strong><br /><br /><div></div><br /><div>"Bu dünyada hiçbir şey kendi yerini bulmuş değildir, başta bizzat dünya olmak üzere..Öyleyse, insan adaletsizliğini seyrederken hiç şaşırmamak gerekir. Toplumun düzenini reddetmek de kabul etmek de aynı şekilde abestir..."-Cioran-Felsefe Notları <a href="http://www.felsefenotlari.blogspot.com/">http://www.felsefenotlari.blogspot.com/</a></div></div>Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-63176415694202883932009-01-31T01:36:00.000-08:002009-01-31T01:39:22.122-08:00Sihir<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlQ_urt9sj7erOMIoFuw6ABCmKKH6NFOmirQYCQ9W64GE14B4dHl3XtSPJ6bWuZ5tFdE7RQ_hfznH5Z4FnmRJdg-OYKpZ-8GmB5wA24wzik55KFuEEEHXXvNOhGpjBfKyiR8vI/s1600-h/sihir+Sufi.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5297390139363992850" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; CURSOR: hand; HEIGHT: 261px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlQ_urt9sj7erOMIoFuw6ABCmKKH6NFOmirQYCQ9W64GE14B4dHl3XtSPJ6bWuZ5tFdE7RQ_hfznH5Z4FnmRJdg-OYKpZ-8GmB5wA24wzik55KFuEEEHXXvNOhGpjBfKyiR8vI/s400/sihir+Sufi.jpg" border="0" /></a><br /><div>Belki sihirli mavi seni hayrete düşürecekti<br />Eğer çığlık atmasaydın.</div><br /><div><br />Eğer ağlamasaydın, belki de kuşun kanat sesini duyacaktın.</div><br /><div><br />Kim olursan ol<br />rüzgar seni sarmalayacak<br />ve yaşamı bir şarkıyla çağırma<br />fırsatın olacak..<br /></div><br /><div>Sufi.</div>Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-12951319918550889802009-01-10T01:22:00.000-08:002009-01-10T01:27:50.845-08:00Vasiyet edermiş"iyi" şair; Cemal Süreya<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxJTyTug8emEdywyaqNsmIYaENrjItSMcQEC2jKkVmr62bY380TU0GlKEquacIw4wL8UT3C85le84ZusAtWjHQXR_U87NJrGx1HKF0abbUL_n7q8T99fcg0JDIREqmfBEB8nZP/s1600-h/cs.bmp"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5289594121815097426" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 192px; CURSOR: hand; HEIGHT: 400px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxJTyTug8emEdywyaqNsmIYaENrjItSMcQEC2jKkVmr62bY380TU0GlKEquacIw4wL8UT3C85le84ZusAtWjHQXR_U87NJrGx1HKF0abbUL_n7q8T99fcg0JDIREqmfBEB8nZP/s400/cs.bmp" border="0" /></a><br /><div>Eşi, kendisinden 14 yıl sonra Cemal'ine kavuşur.<br />Öncesinde dünyanın en güzel mirası, vasiyet mektubunun sahibidir.<br />Şimdi o mektup ve bir yığın önemli tereke övey kızı seramik sanatçısı<br />Gonca'dadır.<br />Yolu, yolculuğu seven bir yayıncıya tüm yolculuk giderlerini biz<br />karşılayalım, gitsin Muğla'da Gonca'yı bulsun(benden de sıcak selamla)<br />ve neredeyse artık çürümeye yüz tutan o "torbalar" dolusu terekeyi<br />alsın yayınlasın, Gonca, birisi gelirse "gönüllü" olarak hepisini<br />güvenebileceğim bir yayıncıya teslim ederim diyor.<br />Ölümünden birkaç ay önce durduk yerde(59 yaşındayken) ölüm düşüncesi<br />yoklar zihnini, kalemi, kağıdı alır ve eşine yeryüzündeki tüm<br />"mülkünü" bırakır:<br />2 Halı<br />Kütüphane(kitaplarıyla)<br />O an masanın ortasında duran kitapları, yabancı dildeki kitaplar<br />Dünya Çiçeklerinin tamamını<br />Büyük, devasa bir Ayna<br />Telif haklarının yarısı<br />ve sonucusu çok müthiş: Kendisi<br />ve tüm notlar, yayınlanmamış el yazıları, kitap taslakları..<br /><br />Gonca'nın arşivinde bir sigara duruyor<br />o ince kağıda ince kalemle bir şiir yazmış, sigarayı bırakacağı sözünü<br />verdiği gün kaleme almış, yazı çok küçük okunması da zor<br />okunan bölümleri:<br /><br />marmiç<br />kar hiç<br />kırk dört<br />kırk beş<br />kırk altı<br />kırk yedi<br />kırk sekiz<br />Liman dokuz<br />Lif otuz<br />Yarım elma<br />Bütün elma<br />Hartol<br />Hırtol<br />Cigaradan<br />çık<br />gel<br />git<br />kurtul<br /><br />Cemal Süreya<br /><br />sanırım bu şiir ilk kez okunaklı olarak yayımlanıyor<br />defterin (<a href="http://borgesdefteri.blogspot.com/">borges defteri</a>)güvenilir arşivine emanet olsun.<br /><br />ben olsam da olmasam da!<br />ne sanıyoruz şu ömür denilen kısa sihri?<br /><br />'o süzülmüş', seçilmiş aşk cevheri var ya,<br />işte ölümsüz olarak kalacak olan ancak odur!<br /><br /><br /><br />Sufi. </div>Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-16855513617833750922007-10-10T11:10:00.000-07:002008-12-09T09:11:15.858-08:00Nar<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPiAnai9BGajJNXNjSr5I-E92mkmBwQ2roDUsB1jcUrybwXaiYWjE80mJCwNA2Z8KbaBjHocLCB0Sm96mT4ZeTWZst83ijghPr7iqSTxSoi7dxQei8tev8LKdxW30M4XXlpd4v/s1600-h/nar.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5119773629614465170" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPiAnai9BGajJNXNjSr5I-E92mkmBwQ2roDUsB1jcUrybwXaiYWjE80mJCwNA2Z8KbaBjHocLCB0Sm96mT4ZeTWZst83ijghPr7iqSTxSoi7dxQei8tev8LKdxW30M4XXlpd4v/s400/nar.jpg" border="0" /></a><br /><div>Masanın üzerinde bir örtü. Şile bezinden. Çiçekli mi çiçekli, annem özene bezene ayrılık yılları için dikmişti. Narince sakladığım dolaptan çıkardım ve dün akşam evime konuk ettim, annemin kokusu yayıldı bahçeye. ( hiç ayrılmadı ki)</div><br /><div><br />Bugün oturduğum binanın girişinde bir telaşa tanıklık ettim. Birileri taşındı sanırım.</div><div><br />Evi “boştur” şimdi. Gelmeyecek bir daha.<br />- bizim gözlem duygumuz, başkaları güçsüzlüğümüzü algılasa bile, onların güçsüzlüğüne yönelince çok daha incelir, bu gerekenden daha ince oluşumuz yüzündedir.<br /><br />Evin boşluğunu niye dert ediyorsun ki?<br />Aradığın boşluk değil miydi?<br /><br />Yorgunluk dolu bir gün, ve boş ağlarla boş evinin yolunu tutan bir balıkçının acısına dokunuyorum belki bütün bunları yazarken, kendi girdabımda.<br /><br />Ansızın elim duvardaki aynanın eski köhnemiş ahşap çerçevesine uzanıyor, o an tam çaprazımdan vazo göz kırpıyor.<br /><br />Şile bahçelerinden toplanan bir sepet dolusu nar göndermiş annem.<br />Çekinmeyin, canınız nar çekerse elinizi uzatın ve yakıcı serinliğini hissedin nar tanelerinin.<br />Neredeyim? Bin ışık yuvası ayva bahçesinde mi? O sarhoş edici kokusuyla.<br />Anıların dingin köşesi, yeryüzünün en uzun uykusu, kapı yarı açıktır, perdeyi kapamadan da uyuyabilirsiniz o bahçede. </div><div> </div><div></div><div></div><div>Sufi.</div>Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-91072058444325738012007-06-10T10:47:00.000-07:002010-04-08T06:58:25.229-07:00Kuş İkindilerinin Şairi: Doğan Ergül<em>Şair Salih Aydemir İçin,<br /></em><br /><br />"Onun her şeyi, en yakınındaki canı, kalemi, şairi, kardeşiydi Salih, sevgili Sur,şimdi sence en çok kim yalnız kaldı? Doğan mı, Salih mi?.."<br />(jm'nin geçen pazar günü yazdığı mektubundan) , jm'nin o belalı sorularından dedim işte kendi kendime, biliyorum bir tuzak sorudur, ben'in psikolojik gözlemi açısından önemserim bu gibi soruları, yalnızlığı tarif etmenin yeri yok bu soruda. Geçen sene yine "Cey Sanat" dergisinde Enis Batur'un bu haleti ruhiyeyi yansıtan bir dokunaklı, çok güzel bir yazısı vardı, aranızdan okuyanlar olmuştur sanırım. Yazının başlığı "Sam'ın Kaşığı" idi. Samuel Becektt ve Ressam Arikha arasındaki dostluğu anlatıyordu Enis Bey ve o dostluktan geriye kalan bir nesnenin Ressam Arikha tarafından sonsuzlaştırdığının öyküsü idi: basit, sıradan bir kaşık! Beckett öldükten sonra Ressamın yalnızlığı ve bir kaşık! ( Arikha'nın evindeki sofralarda Beckett sürekli o kaşığı kullanırmış).<br />Nesne durumu, " Tablonun üstündeki kaşık, ancak Beckett'e içten, sahici bir sevgiyle bağlanmış birinin ayrılabileceği özellikte bir nesne" diyor Enis Batur.<br />Sahici felsefe , der Schopenhauer, özellikle dünya nereden geliyor, nereye gidiyor, niçin var gibi klasik soruları sormayan felsefedir. Yalnız şunu sorar: Dünya nedir ki?<br />Şimdi yukarıdaki soruya dönersem, ne demeliydim jm'ye? a- ben birdir, b- ben çoktur, c- bu yüzden ben birliği çokluğudur( sentez).<br />Bütün bunlar ancak ve ancak insan söz konusu ise doğrudur.<br />Önemli olan "hangi birliğin çokluğu, hangi çokluğun birliği sorusudur".<br />Somut ve de oldukça "kederli" bir durum.<br /><br />3-4 sene önce borges defternin kurulduğu o ilk evrelerinde "Siyanur Kuşak" tanımlaması yapmıştım Doğan için.O günlerde Doğan Ergül üç gün - beş gün şiir yazmadığında ona:"asi atlarının çığlığını, şiirini özledim can kardeşim" diye kısa bir mesaj atardım, ardından hemen sesime ses verirdi, yeni enfes bir şiirle üstelik, düşünüyordum benim bu öznel geleneğim onun gidşiyle son buldu. Şimdi dönüp geriye baktığımda ve Doğan'ın şiirlerini okudukça ne denli "sıkı bir şair" diye içimden devrana sitem ediyorum. Siyanur Kuşak tanımını ilk Özge Dirik ardından onun için yapmıştım.<br /><br />Doğan, ah ... Şair,<br /><br />Doğan'ı ve elim gidişini bir türlü kafadan atamadım.<br />Kendi bilincine varmış, araştırdığı nesneler üzerinde refleksiyon yapabilen ve onu genişletebilen bir içgüdüden söz etmiştim kendisine bir mektubumda.<br />İçgüdü sempatidir, yaşamın anlamı için yönelmiş bir "durum", fazla zeki, zeka sahibi olmak önemli bir konu değil benim için, en azından abartılacak bir mesele değil. Çünkü söylediğim gibi zeka cansız maddenin anlamı içine yönelik bir yetidir. Mutlak bilgi dediğimiz felsefi bir terim olan intuition ise mutlak bilgiye varan sempatik bir iletişimdir. Bu özelliğiyle içgüdü ve zekanın sınırlarını bir anda aşıp Yaşam'ın alanına dalar.<br />Jm onun için "son birkaç sene zarfında duyduğum, okuduğum en sahici seslerden birisidir" demişti. Anılar(Doğan'la bizimkisi sadece geriye kalan yazışmalar- şiirleridir ve o paylaşımlardır) bilince dönerken her zaman duyusal algılama ve impulslarla beraber, yüzeyde, derinde, mekanda, her anda, anıda onu anacağız.<br /><br /><br />28 Nisan 2005 tarihinde, gece yarsı<br />saat: 01:04 / defter arşivine doğru uçurduğu şiir güvercinin gerdanlığından bakın hangi şiiri çıkmıştı, okuyalım:<br /><br />south amerika<br /><br />sislerin dağıldığı çobanıl gecede<br />uyanıp beyazını öptüğüm zambağın<br />ıslak yolunun kokusunda bir geyik<br />zamanına geç kaldığım ünlem<br />omzunun telaşına sürdüğüm sıcaklık<br />teninde yandıkça koyulduğum dağ için<br />bu şehir yitirilmiş dünyalar taşır<br />senin kırmızılığın büsbütün büyüsün diye<br />yamaçlardan aşağı<br />yerini değiştirmiş bir öğleni yontuyordu zaman<br />bir çocuğun ellerinin büyümesi gibi<br />köpüklü göğün aktığı düzlükte<br />bulunmuş bir ilkgençlik ağrısı<br />yürüyüşlerde uçarı denge o<br />sularını kaybeden nehirlerin<br />mağaralar bulması kendine<br />düştüm uçuruma<br />aynalardan ve güzden<br />bir sarının elinden tutarak aşkla<br />zehirli sularında kamaştım<br />kuytun ağzını açmıştı<br />yutmak için ağzımı<br />kadife bir sesti ah’ın ve<br />teslim olmuştu şehir<br />boşalttım içine kuş ikindilerini<br />sönmüş göziçlerini... dokundukça<br />deliren uçlarına senin.<br /><br />Doğan Ergül<br /><br />Bazı düşünce, felsefi yönelimlerde hep düaliteler söz konusudur.<br />Bunların "süre"ye ilişkin olarak 1-mekan alanı, 2- süre alanı, 3- "bellek"e ilişkin olarak da<br />I-aksiyon alanı, II- düş alanı olduğunu okuduk, öğrendik.<br />Geriye, bu "ikiliklerin" nasıl ortadan kaldırılabileceğ i yada hiç olmazsa, birbirine karşıt alanlar arasında nasıl sağlam bir süreklilik ilişkisinin kurulabileceğ ini göstermek kalıyor.<br />Doğan Ergül'de işte biçim ve düşünce yönetimi alanında nedenli derinleştiğini görüyoruz.<br />Onun şiirini durduk yerde bunca sevmiyorum.. bir nedeni var..<br />Unutmayacağım Seni<br />Dost Sesini,<br />Asi Atlarını,<br /><br />ey şair, nasılsa "şöyle veya böyle" buluşacağız seninle,<br />ilk Seni ve Hür'ü soracağım, o kapıdan girince.<br /><br />Selam,<br />Muhabbetle,<br />Hu.<br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-86851088635543048212007-05-02T13:29:00.000-07:002007-06-12T08:49:59.762-07:00Hinbir Gece0001<br />İkinci el gecelerim var,<br />durmadan gecede yol alırım<br />Gözlerimden uyku kaçar, uyku benden kaçar.<br />Kendime vardığım an kapıyı kaparım,<br />ben kendimde yol alırım,<br />ağlarım,<br />öyleyse varım!<br /><br />0002<br />Binbir hecede gezerim.<br />dalgınım.<br /><br />0003<br />Binbir çıkmazdayım.<br /><br />0004<br />Kimin için yazdım bunları?<br />herkese, kimseye.<br /><br />0005<br />Çarşaf gibi kendi üzerine örttün beni<br />kendi ellerinle kendine bağlandın.<br />feryat ediyor:<br />-"reva görme",<br />böyle zamanlarda "güller kefenleri" yırtar sevgili.<br /><br />0006<br />Sitem ettin,<br />- takma şaka yaptım!<br /><br /><strong>Sufi.</strong>Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-948789008931257832007-03-28T14:58:00.001-07:002008-12-09T09:11:16.089-08:00Boşluk kadar<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-5IhnXwGl6T4RN4nGI6Oh0HYlwTApbXBNlswoLZ8_5-eLwHJlR4D9qBuKBVZzJWdS6KG7pIAsBEa5YTuAvB2OmkowSUpYC9djQcPHaWyA3PdAPCn8cwI5yVG6L4rrbehis8oS/s1600-h/3008352-lg.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5047101224423778482" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-5IhnXwGl6T4RN4nGI6Oh0HYlwTApbXBNlswoLZ8_5-eLwHJlR4D9qBuKBVZzJWdS6KG7pIAsBEa5YTuAvB2OmkowSUpYC9djQcPHaWyA3PdAPCn8cwI5yVG6L4rrbehis8oS/s400/3008352-lg.jpg" border="0" /></a><br /><div>+Bir daha eskisi gibi olamam, istemeyerek de olsa gördüm o anı..</div><br /><div>Sanki hiçkimseye anlatamamam için beni çağırdığı tüm isimleri</div><div>geri aldı.</div><div>İsimsiz kaldığım o andan beri içimde </div><div>Yarım bir insanın yalnızlığının biraz daha fazlası kaldı.</div><br /><div></div><div>Nefes alıp vermek değildir hayatları</div><div>bütün bunları bilenlerin.</div><br /><div></div><br /><div></div><br /><div></div><br /><div>boşluk kadar derin bakışını anımsa,</div>inanmıyorsun, kabullenemiyorsun fenerim<br />ama<br /><div>dönmeyebilirim..+</div><br /><div></div><div> </div><div>Sufi.</div>Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-75257977086302122932007-03-15T00:29:00.000-07:002007-03-16T08:44:47.215-07:00Akşam değil SeherSu yok mu?<br /><br />"Dime sequia,dime tierra quemada,tierra de huesos remolidos<br />luna agonica,<br />no hay agua?<br />hay solo sangre,solo hay polvo,solo pisades de pies desnudos la espina<br />solo andriajos y comida de insectos y sopor bajo el mediodia impio como<br />un cacique de oro?<br />No hay relinchos de caballos a la orilla del rio,entre las grandes piedras<br />redondas y relucientes.."<br /><br />O.PAZ<br /><br />ağır bir nakozdan çıkar çıkmaz siyah iri gözleriyle karşımda duran Rosa kulaklarıma bu<br />dizeleri fısıldadı, bilincimin tam yerinde olmadığı için, birkaç gün yanımda kalan ablama Rosa<br />o gün kulağıma bir şeyler fısıldadı hatırlıyor musun? diye sordum, ablamın ispanyolcası çok<br />iyi olduğu halde :"hayır duymadım sur" dedi.<br />tam çıkacağım gün, Rosa yukarıda yazdığım "el cantaro roto" şiirinin , O.Paz'ın tam<br />metnini şık bir zarfta hediye etti.<br /><br />Söyle bana kuraklık, söyle bana yanık toprak, öğütülmüş kemikler toprağı<br />söyle bana ey acılı ay,<br />SU YOK MU?<br />Kan mı var yalnızca,yalnızca toz mu,<br />çıplak ayakların izi mi var yalnızca?<br />dikenler üstünde.<br />yalnızca paçavraları, böcekleri için besin ve uyuşukluk mu,<br />dinsiz öğlenin,<br />o altın şefin altında?<br />At kişnemeleri yok mu, ırmak kıyısında iri<br />pürüzsüz ve parlak taşlar arasında.<br /><br />İspanyolcadan Çev. sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-78128788211062838472007-02-15T22:14:00.000-08:002007-02-15T22:26:45.077-08:00Borges DefteriTıklayın, Okuyun, Dinleyin, Koltuğunuza yaslanın az biraz dinlenin.<br />Defter yaprakları arasında biriken bilgi,<br />bakış derinliğini yakalayın.<br />Borges Defteri'ni ne yapıp edip yaşatmalıyız hep beraber.<br />Bu defterin sekteye uğraması durumda, net ortamımızın farklı<br />bir sesi duyarsızlığımıza kurban gidecek.<br />Dayanışma zamanıdır!<br />beni değil defteri okuyun bir süreliğine,<br />tüm yeni yazılarımı deftere emanet ettim:<br /><a href="http://www.borgesdefteri.blogspot.com"><span style="font-size:130%;color:#3366ff;">www.borgesdefteri.blogspot.com</span></a><br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1169594384556062032007-01-23T15:10:00.000-08:002007-06-28T03:08:20.485-07:00Sadece Ne?Yok artık, arama,<br />çöp sepetine attım.<br /><br />Nereye gidiyorsun?<br />Çöp sepetinde de değil, boşuna uğraşma.<br /><br />çöp kovasını kapıya bıraktım.<br /><br />Yine nereye?<br />Bu olay dün geceye aittir,<br />çöp arabısı çoktan almış götürmüş bile.<br /><br />- niye ağlıyorsun?<br /><br />Unut "onu" bir süreliğine,<br />biliyorum çok zordur.<br /><br />-Ama,..<br /><br />ne?<br /><br /><br />-yok bir şey sufi.<br /><br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1168690016140451622007-01-13T03:49:00.000-08:002007-01-13T04:06:57.413-08:00GözYaşıNe biliyoruz?<br />Neden ağlar bir insan?<br />O an devasa evren birkaç "katreye" sığar, en dingin anıdır insanın!<br />Hepinizde bulunan cep kameraları bazen "an" saptaması için ideal birer neseneye dönüşüyor.<br />Kendi iç girdaplarıma gömüldüğüm sessiz, yalnız bir anımda, fark ettirmeden bir kare fotoğrafımı çekmiş can kardeşim. Fotoğrafı bir gün sonra gösterdi bana.<br />Renkli çıktısını aldım, uzun uzun kendi gözlerime ve o yanağımdan yer çekime meydan okuyan tek bir damlaya kilitlendim.<br />O an başka, çok başka bir şeyi fark ettim.<br />O küçücük damlanın tam ortasından bir ışık yansıyordu, mavi küçük bir ışık hüzmesi açılmıştı adeta..<br />pencereden baktığım anmış meğer..<br />neden bunca birbirimize benziyoruz?<br />o an bir gizem<br />bir sır peşinde değiliz, sadece var olma, olabilme travmasını mı düşünüyoruz?<br />o mavi ışık gözyaşının mührü mü?<br />o kırılmadan nasıl açılır tüm kapılar?<br />..<br /><br />bitmedi,<br /><br />+..<br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1159484113100210522006-09-28T15:48:00.000-07:002006-09-28T15:55:13.183-07:00Kubrick Anma SeansıThe Killing(1956), Sapartacus (1957) ve arada kalan bir yığın güzel yapıtını geçiyor 1987 yapımı Full Metal Jacket'i bulun tekrar tekrar izleyin.<br />"Bazı şeyler ya öyledir ya da değil örneğin günün rengi, bir çocuk olmanın hissettirdikleri, tuzlu suyun güneşten yanmış bacaklarınıza dokunuşu, su bazen sarıdır bazen de kırmızı aslında bu renk o günün size hatırlattıklarına bağlıdır, size bu hikayeyi olduğu gibi değil hatırladığım şekliyle anlatacağım."<br /><br />Kubrick<br />Büyük Umutlar<br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1158939222959234012006-09-22T08:10:00.000-07:002006-09-22T08:38:10.770-07:00Bir Yanım ÇürüdüBir yanım çürüdü,<br />bir yanım diri<br />hala inatla bir şeylere tutunuyorsa bir sebebi olmalı.<br />Olmalı.<br />Edebiyat ortamımız neden bunca kantarın ucunu, kökünü, soyunu, sopunu kaçırdı?<br />Eskiler, hani o eski edebiyatçılarımızda mı böyle yaparlardı?<br />Belki, ama işin suyunu bunca çıkardıklarını hiç sanmıyorum.<br />Anılar, günceler, kişisel görüşleri kapsayan kitaplar önemli yapıtlardır, biz de ise ötekini sorgusuzca dar ağacına asma aracına dönüştü.<br />Aziz Bey, Hilmi Yavuz, İsmet Özel bilinen örneklerdir, üstelik bazıları yeni yayınlandılar.<br />Huylu huyundan vaz geçer mi?<br />Edward Said'i cılız bir ıslıkla karşılayan Hilmi Bey'den beklenilen bu olmalı, ötesi değil.<br />Oğuz Atay'a edebi değil, tamamen edebiyatın dışından taş atan İsmet Özel'e de artık söyleyecek lafım yok.<br />Dikkat ediyorum hepisinde tanka taşa atar gibi bir "eda" var.<br />Çok da komik kaçıyor.<br />İşte bundandır ki bir yanım çürüdü diyorum.<br /><br />Borges Defteri bütün bu çürümüşlüklere itiraz ederek geçici olarak sustu!<br />Sustu ki birileri gırtlakları parçalanırcasına bağırsınlar, ona+buna çamur atsınlar, kendilerinin ne büyük bir kıymet olduklarını haykırsınlar. Herkesi, her şeyi aşağıya çeksinler, çab sarf etsinler, yücelsinler, evliya olsunlar.<br />Sonra gece yarıları TV'lerde "gönül"ü konu etsinler!<br />Gönül körleştikten sonra "gönül" deseniz ne çıkar Hilmi Bey?<br />Siz önce içinizde gizlediğiniz o ayna'yı temizleyin, ve "gönül işleri" sorumlu baş katipliğini bir daha deneyin, bu kez hiç konuşmasanız da biz anlarız gönül halinizi!<br />Gönül sözcüğü birilerinin elinde sondan "ü"+ ünlem işaretine dönüşürse ona ya da buna: ego tatmini derlermiş, miş, ama ne iş?<br />Gönülü konuşmuyorsunuz, konuşamıyorsunuz.<br />En azından yeri geldiğinde sizlerde susun.<br />Susmak çok büyük bir erdemdir.<br /><br />Selam,<br />Muhabbetle,<br /><br />Hu.<br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1157727472402103012006-09-08T07:37:00.000-07:002006-09-08T08:01:19.606-07:00Hani Nerde?Hani nerde omuz ve cesaret verdiğin gövdeler?<br />Omuz omuza dostluk soluduğumuz saflar?<br />Hani neredeler o hırçın yeleleri uçuşan atlar?<br />Nerede ateş dostum?<br />Nerede bıraktığın onca sıcak küller+güller'in?<br />Ve evreni her seferinde bize biraz daha yakın kıldıran o aziz nefesin?<br /><br />Andolsun<br />ki çok yalnızız..<br /><br /><br />Susarım,<br />Ay parlayana dek..<br /><br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1157474008461305682006-09-05T09:16:00.000-07:002006-09-05T13:13:06.676-07:00Te Recuerdo Amanda<a href="http://photos1.blogger.com/blogger/2182/1529/1600/sufi%20icin%2006.jpg"><img style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="http://photos1.blogger.com/blogger/2182/1529/400/sufi%20icin%2006.jpg" border="0" /></a> <em><span style="font-family:times new roman;">defter'in grafik çalışmalarını çok seviyorum, tıpkı bunun gibi..</span></em><br /><em><span style="font-family:times new roman;"></span></em><br /><br />V. Jara'nın bir aşk öyküsünü anlatan şarkısı..seni anımsıyorum Amanda.<br /><br />Biz hangi gök katında yaşıyoruz Jara?<br />tam bu vakit bir rüzgar çıkar<br />üreperirsin ,<br />istediğim o ayrüzgarının geri dönüşüdür, dostlarım.<br /><br /><br />her gece defterimizden bir şiir okuyun<br />kaldığımız<br />sayfası tutuşsun kalbinize..<br /><br />Sufi.<br /><br />+03102006 gecesi ay yine, yeniden parlayacak+..Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1157402216435055822006-09-04T13:30:00.000-07:002006-09-04T13:36:56.446-07:00Rüzgar yine esecekŞimdi<br />rüzgar<br />esecek<br />şimdi<br />mavi bir kuş<br />yayılımı şafağın kanadında,<br /><br />bir sufi gömütüne bilinmeyen bir gözden iki damla ışık<br />düşecek,<br />buna da razıyım, diyecek;<br />itiraz etmeyecek asla<br />ey yüceler yücesi.<br /><br />üç damla<br />gün ışığı<br />toprağıma..<br /><br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1157298021521865122006-09-03T08:25:00.000-07:002006-09-03T15:13:14.286-07:00Büyüküstü ne ki?Borges Defteri 1 Ay suskunluk kararı aldı.<br />Araçla, amaç arasında duran geniş zamana sarılmak güzelliktir.<br />yıllardır edebiyat ortamımızın kafasını ütüleyen zırzevat'a bir isyan bayrağıdırbu.<br />Edebiyat ortamımızda bir ilktir.<br />Çok isterdik bu kadar edebiyat dergisinden birisi çıksın<br />derginin tam orta sayfasına siyah bir kare yerleştirsin ve bu "elim", "canhıraş" gidişatı mercek altına alsın büyütsün, çarpsın, çıkartsın, ki belki o büyüküstü erbabımızın sağır kulakları duyar sesleri..<br />Hastalıklarımızda bir başınayız, sağlık sigortasından yoksundur çoğu yazar, çizer.<br />üç kutu ilaç parasını temin etmek zor, bela bir "iş" olmuştur.<br />Ya şu Suriye kadar olamayacağız mı? Orada tüm şairler devlet tarafından sağlık güvencesi altındalar. Dostumun anlattığına göre maddi olarak yardım ediyor devlet. Aynı Osmanlı Saray mantığı işte! Devletten destek görüyor diye eleştiri, isyan sesini kısmıyor, kısamaz şair, Nizar Kabbani de onlardan birisi idi. Daha niceleri var.<br />Defter'imizin çığlığı yerindedir, daha kaç şair, yazar, ressam evinde öldükten sonra kurtlanacak?<br />Kaç gerçek yaratıcı insan alnının gölgesini duvarlara basacak, kimsesizlikler arasında?<br /><br />Çaresiz, korunmasız, yalnız ÖLMEK İSTEMİYORUZ!<br />Şair'e onurlu gidiş yakışır, dimdik.. buğulu kırık camlardan bir sabah rüzgarı gibi..<br />kadavramız karıncalar, kurtlar törenine terk edilmesin..<br /><br /><br />Muzaffer Buyrukçu ilk değil son olmayacak.<br />Bütün şairlerin Papyonla gezme şansları yok hayatta,<br />kader işte!<br />Mülk sahibinin doğru olmayışı bazen ağır gelir kişiye<br />+ gene bu yerdedir büyük saatin göstergesi+<br />GÖRÜN<br />Hissedin<br />Gidiyoruz tek tek<br />Duyun sesimizi..<br /><br /><br />Alnından öpüyorum Borges Defteri<br />Onurlu,<br />Dim dik<br />Haklı duruşunla<br />Tüm hakkaniyetten yoksun ilk çağ "yaratıklarına" karşı.<br />Edebiyat, Sanat'ı bir beyinsel masturbasyon aracına dönüştürenlerle daha işimiz çok.<br />Şair, Ressam yalnızlığına<br />ithaf olunur Borges Defteri'nin<br />suskunluğu.<br /><a href="http://borgesdefteri.blogspot.com/">http://borgesdefteri.blogspot.com/</a><br />bu süreçte defteri ziyaretsiz bırakmayın ki,<br />sevinç içinde yanımıza serilmesinler pislikler..boş gevezeler.<br /><br />Selam,<br />Muhabbetle,<br /><br />Hu.<br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1157092102062248822006-08-31T23:22:00.000-07:002006-08-31T23:28:22.073-07:00İstek, Dilek" İstek, dilek değildir, bir şey için çabalama da değildir yalnızca; tersine isteme, kendinde buyurmadır" buyuruyor Nietzsche.<br />Güç İstemi, A.668. Y.1888<br /><br />ne demek istemiş?<br />isteme kendini mi ister?<br />isteme kendi kendini mi aşar?<br />İsteme, istediğine çoktan sahiptir de biz mi bilmiyoruz..<br /><br />Selam,<br />Muhabbetle,<br /><br />Hu.<br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1156969973856683332006-08-30T12:51:00.000-07:002006-08-30T13:37:03.796-07:00Sanrı KültüJ.M ile Karşılıklı konuşmalarımızın, o özlemini duyduğum günlerimizden geriye kalan notların toplamıdır.<br />İlk dört bölümünü kimi dostların okuma şansları oldu.<br />Hayat, Ölüm, Var oluş, Karabaslanlar, çoğu zaman zihnimizi, düşüncemizi kendine çeken önemli konular çevresinde süre giden ve baş ucu yazılarımdan sayılan, nereye gitsem yangınlarımda ilk kurtaracaklarım arasında tuttuğm evraklar.. Gözü ve aklı her okumamda sıkı bie şekilde besleyen, yeni ufuklar açan, büyük bir birikim ve medeniyetin ayak izlerinde kendinize doğru özgün patika yolu açmanıza aracılık eden metinlerdir..<br />Aradan çok geceler, gündüzler, fırtınalar geçti, ta o günlerde bile "Sanrı Kültü" başlığıyla kitaplaştırmayı düşünmüştük. Benim zorunlu göçüm, hayat, memat sorunları vs ..girdi araya..<br />O ikinci çok önemli buluşmamız ise toplam 40 sayfaya yakın bir dosya oldu.<br />Bir önceki buluşmamızda hiç değinmediğimiz konular öne çıktı.<br />Sanırım iki sene önce defter'de yayınlanmak için izin istemiştim.<br />"Şimdilik bekleyelim" demişti.<br />Geçen süre zarfında tüm yazıları (geri kalan bölümler dahil) toparladım.<br />"Sanrı Kültü" toplam 100 sayfa civarında prıl prıl bir dosya oldu.<br />J.M'nin bana emanet ettiği bir diğer dosyayı da bitirdim, Lorca ile ilgili hiç okumadığım yığınla yazılar, şiirler, resimler..toplamı, bir boşluğu doldura+bilecek nitelikte bir çalışma.<br />Özgün dilinden karşılaştırmalı gittim, ufak tefek değişikiler yaptım. Söz sahibine iade ettim:)<br />Anladım ki o da benimle ilgili boş durmamış, "Sufiyane" başlığı altında tüm yazılarımı toplamış,<br />Kapak desenini bile hazırlamış.<br />Çevremizden de çok güzel dosyalar ulaştığını duydum, çok sevindim.<br />Acaba kendi yayınevimizi kurmanın zamanı geldi mi?<br /><br />Nedersin?<br />Baskı adedi çok sınırılı tutulsun sadece işin ehli okurlar okusun.<br />Aynı gravür sanatında olduğu gibi,<br />tümü "E.A" yapımı gibi ve özgün bir biçim+sunumda olsun.<br />Sesli düşünüyormuşum:)<br />Ama galiba eski cam kubbeli, Marmara adasından getirtilmiş beyaz mermer sekili antik hamamda gibi hissettim kendimi.<br />Ses yankı yapıyor.<br />Su sesi ise dinginllik, huzur veriyor. Bir anda beynim Lidya ovalarına odaklanıyor, o antik hamamların ortasına konulan felsefe taşlarını düşünüyorum.<br /><br />"Sanrı Kültü'nün bir kısmını "bir ara" buraya aktaracağım.<br />ne de olsa serde var bir "divanelik".<br /><br /><br />Selam,<br />Muhabbetle,<br /><br />Hu.<br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1156874337241362142006-08-29T10:33:00.000-07:002006-08-29T14:06:40.863-07:00Haz ve Şaşkınlık!Epikuros bile kendi soy+sopunu unuttu, ama bizim yerli Epikurosçular hazzın, öte yandan aymazlağın suyunu bıkmadan, yorulmadan Osmanlı şerbeti gibi yudumluyorlar.<br />Ne tuhaf "şeyler" bunlar..<br />Bunca haz insanda içinden çıkılmaz bir şaşkınlık yaratmalı, ama önce "şaşkınlık etmeyi"bileceksin, düşünce gereği.<br />" O ", yani Epikuros bile"kendini" fırlatıp attı,<br />kendi teninin ağır yükünü.<br /><br />Ben mi sordunuz?<br />Bilge olanlar arasına atıyorum kendimi, kişisel umutsuzluğumdan değil,<br />görünen, yaşanan, yaşadığımız çoğu sosyal ilişkilerin bizi yeterli kılmadğından dolayı.<br />Yorgun tenime<br />Soruyorm,<br />Ruhların bağlılığı neden bunca zedelendi?<br /><br />Neredeyim?<br />Neredesiniz?<br /><br />Bu sayfalara daha ne kadar yazarım, "fikrim yok", ama içinden geçtiğim, geçmeye çalıştığım "umut geçidi" süresince devam eder. sanırım.<br /><br /><br />Selam,<br />Muhabbetle,<br /><br />Hu.<br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1156805588467250492006-08-28T15:33:00.000-07:002006-08-29T10:32:41.673-07:00Nesneyi Yalıtma Yetisi"Yap- Boz" der o, bağ bozumu derim ben!<br /> üzerine kalın çizgilerle notlar düş, düş sonrası, asi şey, "ey" , "ney".<br /><br />Önceki parçalanmalarla sonraki parçalanmaları bitiştiren içsel bir sesim ben , biliyordun bunu.<br />ya "öteki" parçalanmalar?<br />korkaklığı insandan saymayan .<br />Zaman merdivenlerini hiç düşmeyeceğinden emin olmak<br />istercesine temkinle inip çıkan kör bir ses.<br />Oturduğu koltuğa yaslanamayanların sesi.<br />Evinde sizi herhangi bir yerdeki gibi adeta yabancı karşılayanların sesi.<br /><br />Endülüslü bir cerrahın eldivenlerini denemek, sonra başka bir düzeyde sevmek,tiksinmek ve ikisinin ortasında ya da dışında bir yerde,gerçekte var olmayan bir yerde durmak Hür,<br />Yani tekrar etmek ve bu arada ,görünmeyen bir varlığın “ gitme gitme ne olur ” sesi.<br />“ eskiyi bilmeden hüküm veremezsin, geleceğe ait hükümler yanlış çıkabilir” dediğin akşamın tuhaf sesi.<br /><br />Gözlerine inen perdenin sesi .<br />Denize, göğe, havaya, evin duvarlarına, kapılarına , benim bir gün senin için yazacaklarıma çarpmanın sesi.<br />Sessizlerin çarpması, çarpıntısı.<br />Belki bu yüzden inanıyordun.<br />Kim bilir?<br />Benim tutkuyla sevdiğim Deniz Fenerini bu yüzden o kadar çok seviyordu bir "rind"..<br />Ya da inanmak sevmek zorunda kalmıştı .<br />“geceyi seviyorum” derken eli ve yüreği bu yüzden o kadar titrek ve yumuşaktı, ya da sert;bilmiyorum.<br /><br />Sıradan bir geçmiş özlemi değil benimkisi ey parlayan ateş ,<br />yeryüzünde bunu bilen kaç kişi kaldı sanıyorsun?<br />bu öznel “tutkumu” bilen tek kişi kaldı desem inanır mısın?<br />Senden sonra Giacometti’yi bir tek onunla konuşabilirim sanki ! Hatırlamalısın Giacometti’nin sık sık tekrarladığını:<br />“değerlendirmek lazım”.<br />Düşünüyorum “bir kere,tek bir kere olsun,bir insan ya da nesneye küçümseyici bir bakış” fırlatmamak ve her hangi bir cümle, harf, sözcük kullanmamak için azami dikkati göstermek; nasıl bir şey ? Kaç kişi kaldık?<br />Onun için “ herkes en değerli yalnızlığı içinde görünüyordu”.<br />Ah , acemaşiran nakkaşın , süzinak bestesi ; parlayan rengi.<br /><br />Nesneyi yalıtma yetisi ,yalnız kendi anlamlarının hücumuna uğrama yetisi<br />ne zor, ne çetin bir kişisel süreç , bunun ancak “ seyreden kişinin” tarihsel olarak ortadan silinmesiyle mümkündür dediğini de çok iyi anımsıyorum,ve Genet’e edebi biçimde tebessüm ettiğini..<br />Seyreden kişinin her çeşit tarihten kurtulmak için olağanüstü çaba göstermesi gerekiyor ki<br />“sonsuz” bir şimdiye dönüşsün.<br />Sonsuz şimdinin Sesi..<br />Hiç kolay olmadı ,<br />“Sonsuz an” kavramı,<br />senden sonra acemaşiran ressamdan öğrendiğim tek “gerçek” :<br />“dostum artık gam yemeyi benden bekleme! Bende mestlikten, şenlikten, sarhoşluktan bir şey arama. O bizi bu iş için yaratmıştır,<br />biz akla düşman “divaneler”, ayıklığa karşıyız" .+alıntı pirim'den+.<br /><br />Selam ey kadeh,<br />Muhabbetle<br />Hu.<br /><br />Sufi.<br /><br />eski yazılarımdan geriye kalan bir alışkanlıktır,<br />bir "cennetlik" bölümü var,<br />siz "gök+yapımı" olarak adlandırın(isterseniz- koşullu bir cümledir):<br />Galiba birkaç aziz dosta daha "şifa" dilemek gerekiyor, bir garipliktir çöküyor<br />güzelliklerin üzerine ya rab, kötüler hep mi böyle keyfe keyif katarak mı yaşarlar?<br />yok mu hiç şöyle hokkalı bir kalemin?<br /><br />Al tam-tam de los timpanos golpeados por el sol delirante,<br />he aqui al polvo que se levanta como un rey amarillo y todo lo descuaja<br />y danza solitario y se derrumba<br /><br />Kulakzarının tamtamlarını ,çılgın güneşin dövdüğü<br />Sarışın bir kral gibi yükselen toza bak,<br />Herşeyi kökünden söken,<br />Rakseden tek başına,<br />Sonra<br />Yere yığılan.<br /><br />Octavia PazSufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-16199057.post-1156335391680637492006-08-23T04:54:00.000-07:002006-08-23T05:16:31.696-07:00Sebepen son mayıs ayında telaşla indirdim perdeyi,<br />umudumun tükendiği andı,<br /><br />sebep diyorum,<br />sebebi yok,<br />gidersin.<br /><br />demek bu kadar kolaymış.<br /><br />sular dindi,<br />nihayet.<br /><br />yalnız ve dingin,<br />hala en çok sevdiğim şey anlamını bildiğim şeyleri<br />tekrar düşünmektir.<br />ve en çok ellerimle gözlerini kapatmak isterdim,<br />yaratılış sırrını çözmek için, belki senin bütün bunlara ihtiyacın yok,<br />ama ben mecburum.<br /><br />hayat mı?<br />büyük bir kağıt parçasını ellerinde buruşturp atamamak!<br /><br />hergün biraz daha boşalan dünyadan korkuyorum, kitabı kapıyorum,<br />yatağıma geri dönüyorum,<br />annemi anımsıyorum<br />- Tanrı nerede anne?<br />o her yerdedir.<br />-Şimdi burada mı yani?<br />evet, yanı başında.<br /><br />avucumu kapatıyorum uykuya dalıyorum, Tanrı'dan bir parça avcumun içinde olmalı.<br /><br /><br />Selam,<br />Muhabbetle,<br /><br />Hu.<br /><br />Sufi.Sufihttp://www.blogger.com/profile/16795105604173350582noreply@blogger.com0