Sanrı Kültü
J.M ile Karşılıklı konuşmalarımızın, o özlemini duyduğum günlerimizden geriye kalan notların toplamıdır.
İlk dört bölümünü kimi dostların okuma şansları oldu.
Hayat, Ölüm, Var oluş, Karabaslanlar, çoğu zaman zihnimizi, düşüncemizi kendine çeken önemli konular çevresinde süre giden ve baş ucu yazılarımdan sayılan, nereye gitsem yangınlarımda ilk kurtaracaklarım arasında tuttuğm evraklar.. Gözü ve aklı her okumamda sıkı bie şekilde besleyen, yeni ufuklar açan, büyük bir birikim ve medeniyetin ayak izlerinde kendinize doğru özgün patika yolu açmanıza aracılık eden metinlerdir..
Aradan çok geceler, gündüzler, fırtınalar geçti, ta o günlerde bile "Sanrı Kültü" başlığıyla kitaplaştırmayı düşünmüştük. Benim zorunlu göçüm, hayat, memat sorunları vs ..girdi araya..
O ikinci çok önemli buluşmamız ise toplam 40 sayfaya yakın bir dosya oldu.
Bir önceki buluşmamızda hiç değinmediğimiz konular öne çıktı.
Sanırım iki sene önce defter'de yayınlanmak için izin istemiştim.
"Şimdilik bekleyelim" demişti.
Geçen süre zarfında tüm yazıları (geri kalan bölümler dahil) toparladım.
"Sanrı Kültü" toplam 100 sayfa civarında prıl prıl bir dosya oldu.
J.M'nin bana emanet ettiği bir diğer dosyayı da bitirdim, Lorca ile ilgili hiç okumadığım yığınla yazılar, şiirler, resimler..toplamı, bir boşluğu doldura+bilecek nitelikte bir çalışma.
Özgün dilinden karşılaştırmalı gittim, ufak tefek değişikiler yaptım. Söz sahibine iade ettim:)
Anladım ki o da benimle ilgili boş durmamış, "Sufiyane" başlığı altında tüm yazılarımı toplamış,
Kapak desenini bile hazırlamış.
Çevremizden de çok güzel dosyalar ulaştığını duydum, çok sevindim.
Acaba kendi yayınevimizi kurmanın zamanı geldi mi?
Nedersin?
Baskı adedi çok sınırılı tutulsun sadece işin ehli okurlar okusun.
Aynı gravür sanatında olduğu gibi,
tümü "E.A" yapımı gibi ve özgün bir biçim+sunumda olsun.
Sesli düşünüyormuşum:)
Ama galiba eski cam kubbeli, Marmara adasından getirtilmiş beyaz mermer sekili antik hamamda gibi hissettim kendimi.
Ses yankı yapıyor.
Su sesi ise dinginllik, huzur veriyor. Bir anda beynim Lidya ovalarına odaklanıyor, o antik hamamların ortasına konulan felsefe taşlarını düşünüyorum.
"Sanrı Kültü'nün bir kısmını "bir ara" buraya aktaracağım.
ne de olsa serde var bir "divanelik".
Selam,
Muhabbetle,
Hu.
Sufi.
İlk dört bölümünü kimi dostların okuma şansları oldu.
Hayat, Ölüm, Var oluş, Karabaslanlar, çoğu zaman zihnimizi, düşüncemizi kendine çeken önemli konular çevresinde süre giden ve baş ucu yazılarımdan sayılan, nereye gitsem yangınlarımda ilk kurtaracaklarım arasında tuttuğm evraklar.. Gözü ve aklı her okumamda sıkı bie şekilde besleyen, yeni ufuklar açan, büyük bir birikim ve medeniyetin ayak izlerinde kendinize doğru özgün patika yolu açmanıza aracılık eden metinlerdir..
Aradan çok geceler, gündüzler, fırtınalar geçti, ta o günlerde bile "Sanrı Kültü" başlığıyla kitaplaştırmayı düşünmüştük. Benim zorunlu göçüm, hayat, memat sorunları vs ..girdi araya..
O ikinci çok önemli buluşmamız ise toplam 40 sayfaya yakın bir dosya oldu.
Bir önceki buluşmamızda hiç değinmediğimiz konular öne çıktı.
Sanırım iki sene önce defter'de yayınlanmak için izin istemiştim.
"Şimdilik bekleyelim" demişti.
Geçen süre zarfında tüm yazıları (geri kalan bölümler dahil) toparladım.
"Sanrı Kültü" toplam 100 sayfa civarında prıl prıl bir dosya oldu.
J.M'nin bana emanet ettiği bir diğer dosyayı da bitirdim, Lorca ile ilgili hiç okumadığım yığınla yazılar, şiirler, resimler..toplamı, bir boşluğu doldura+bilecek nitelikte bir çalışma.
Özgün dilinden karşılaştırmalı gittim, ufak tefek değişikiler yaptım. Söz sahibine iade ettim:)
Anladım ki o da benimle ilgili boş durmamış, "Sufiyane" başlığı altında tüm yazılarımı toplamış,
Kapak desenini bile hazırlamış.
Çevremizden de çok güzel dosyalar ulaştığını duydum, çok sevindim.
Acaba kendi yayınevimizi kurmanın zamanı geldi mi?
Nedersin?
Baskı adedi çok sınırılı tutulsun sadece işin ehli okurlar okusun.
Aynı gravür sanatında olduğu gibi,
tümü "E.A" yapımı gibi ve özgün bir biçim+sunumda olsun.
Sesli düşünüyormuşum:)
Ama galiba eski cam kubbeli, Marmara adasından getirtilmiş beyaz mermer sekili antik hamamda gibi hissettim kendimi.
Ses yankı yapıyor.
Su sesi ise dinginllik, huzur veriyor. Bir anda beynim Lidya ovalarına odaklanıyor, o antik hamamların ortasına konulan felsefe taşlarını düşünüyorum.
"Sanrı Kültü'nün bir kısmını "bir ara" buraya aktaracağım.
ne de olsa serde var bir "divanelik".
Selam,
Muhabbetle,
Hu.
Sufi.
0 Comments:
Post a Comment
<< Home